Reklam Geyikleri

* * * * İçinde reklam, reklamcı geçen gevişler için uçsuz bucaksız otlaklarr !! * * * *

Yazar, art dir., müştem, stratejici, medyacı, araştırmacı, patron, müşteri... herkese açık. Katılmak isteyen arkadaşlar, lütfen, nerede ve hangi konumda çalıştıkları bilgisini reklamgeyikleri [a] gmail.com adresine bir e-posta ile ativersin.

Salı, Eylül 12, 2006

bir anlık mentos çılgınlığı

Küçükken kolaya şeker atardık da köpürüp fışkırmasını izlerdik. Annemiz kızardı bu enteresan aktivitemize. Şimdi bunu yapanlara telefon veriyorlar. Mentos ve kolayı satın alıp ziyan etmemiz için bir yarışma yapmışlar. Hedef kitle analı babalı hummalı bir çalışma içinde. Hey allahım. Bir anlık Mentos çılgınlığı işte.

5 Comments:

At 9:02 ÖS, Blogger Haluk Mesci said...

Biz de, gazoz şişesine şeftali suyu eklerdik. O zaman da püskürür üzerinize afiyet...

 
At 9:29 ÖS, Blogger Erhan Başaran said...

Ben, pek yaratıcı bir çocuk değilmişim herhalde.

Şöyle bir anım var benimde:

Mentos (delikli nane) yeni çıkmıştı.Sabahları okula giderken minibüste şekeri ağzıma atarak kırar ve yanımda oturan yolculara keş izlenimi vermeye çalışırdım. Neden mentos?Neden minibüste? gibi sorulara,ne kadar saçma olsa da, cevap veremiyorum:)

Herhalde, Amerikan filmleri ile büyüyen bir kuşağın temsilcisi olduğumdan yapıyordum bu saçmalığı.

 
At 9:35 ÖS, Blogger Erhan Başaran said...

He,tabii asıl soru şu olmalıydı:

Neden keş?

 
At 10:00 ÖÖ, Blogger Meltem Günyüzlü said...

Sanırım çocukken aykırı olmak hoşuna gidiyor insanın. Biz de okul dönüşü otobüste yolculuk ederken çeşitli hikayeler uydururduk; korkusuz ve anormal kişilik profili çizmeye çalışırdık, nedense.. Anlattıklarımıza verilen tepkileri izlerdik. Doğaçlama gelişirdi hikaye, sonunda neler anlattığımıza biz bile inanamazdık... Çocukluk diyelim :)

 
At 3:16 ÖS, Blogger Tuğçe Özel said...

Ya ben bunları hala yapıyorum ama! Öyle demeyin :)))

İlginç hikayeler antıyorum...

"Geçen gece yolunu kaybetmiş iki hatunla karşılaştık. Bizim "Kaportacı Mehmet'in yerine götürdüm. Bir sakal attı bana, bütün gece barda içki ısmarladım, Aylin. Bu gece de gidelim Taksim'e yolumuzu bulalım...." Yanımızda oturanlar nedense hemen yer değiştiriyorlar.

Başka bir otobüs hattına binip, geçmediği bir duraktan geçtiklerini söyleyerek muavini delirtiyorum. "E dün geçmiştiniz ama..."

En sonunda otobüsten atılıyoruz tabii :)) Geçen gün E-5'de attılar, son anda yırttık!

Ya da favorimiz; Dilsiz kardeşler!

Otobüsün iki ayrı kapısında duran, dilsiz kardeşler, konuşmaya çalışarak, nerede ineceklerini tayin etmeye çalışırlar. İnecekleri yere vardıklarında da, "Hadi baba atla!" diyerek ortadan yok olunur!!!
(Bunu en iyi Engin dayımla, annem yapıyor, maalesef hala!)

Şanfıstığını afiyetle yiyip, kabuklarını biriktirmek ve şanslı kişinin (yayanın) üstüne boca etmek! Bunu yapmıyorum artık, geçelim...

Ehemm, eheemmm...

Coca-cola'yı tahtaya fışkırtınca da tebeşir yazmyor. Tebeşir, yapışkanlı bir hal alıp, boynunu büker :))

Mentosu'da emip dilimi ortasından geçirmeyi ve o şekilde konuşmaya bayılırım :)))))

İğrencim, biliyorum.

Ama ben böyleyim. (Alıntı Yılmaz Morgül)

 

Yorum Gönder

<< Home